file:///C:/Users/90530/Downloads/google3748ff7ffb926725.html
top of page

DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VARSAYIYORUM. GERÇEĞİN PEŞİNE DÜŞMEK.


Selamlar hepinize, bugün biraz varsayımlardan, kafa sinemalarından, doğru sandığımız zihinsel yanılgı ve sanrılardan bahsetmek istiyorum. Şuna emin olun hepimiz harika bir hikaye anlatıcısıyız.


Şu an bu satırları okuyorsanız buna sizde dahilsiniz, Satırları okuduğunuz için değil tabiki :)

Hikayeleri olur olmaz her konuda yapabilme potansiyelimiz var, bu güçlü kasımız. Bizim dışımızda diğerlerinin söylediği ya da söylemediği, yaptığı ya da yapmadığı şeyler hakkında hikayeler anlatırız.

Sadece bununla kalmaz elbette, günlük yaşadığımız güncel konularımız, gördüklerimizi anlamlandırmamız, geçmişimiz, geleceğimiz, okuyup duyduklarımız bu hikayelere dahildir.

Sorup işin aslını astarını öğrenmek, kaynaklarımızın doğruluğu hakkında araştırmak, karşımızda ki kişinin söz ve davranışlarını iyice anlamlamaya çalışmak yerine, her şeyi gerçekten bildiğimize o kadar inanırız ki, hiç bir açıklamaya gerek olmaksızın anladığımızı , bildiğimizi ,bildiğimizin gerçek olduğunu varsayarız.


Bu varsayımları gerçek kabul edip söz ve davranışlarımızıda doğruluğunu araştırmadığımız hipotezler üzerine oluşturur ve uygularız.



Size sorum şu; Sorunun nerede olduğunu bu açıdan baktığınızda görebiliyor musunuz?

Tamamen kendi kodlarımız, olasılık dışı şeylere onay verip çoğu zaman buna göre negatif bir tavır alıyoruz.


Kendimize anlattığımız bu hikayeler doğru ve objektif gerçeği tanımlamak yerine sürekli etrafımızda olup biten her şeyi kendi paradigmalarımıza, dünya görüşümüze, inançlarımıza, değerlerimizi anlamlandırdığımız gerçekliğe , o an içinde bulunduğumuz ruh halimize göre, tıpkı bir çember gibi, tekrar tekrar bir dairenin içinde yorumlar dururuz.


Çoğunuz biliyorsunuzdur hatırlatmak için, tam bu noktada Hipotez ( Varsayım) nedir? ifade etmek isterim.

Varsaymak bir şeyi bir hipoteze dayanarak doğru kabul etmektir. Buna dayaranarak bir önermede bulunmaktır.

Doğruluğunu araştırmadığımız varsayımlar sonrasında düşüncelerimizin, edindiğimiz çıkarımların, iddia ve ispatların temelini oluştururlar. Ve devam eder, başka başka varsayımlar, önermelerde bulunup dururuz.


Gerçek, duyularımız, inançlarımız , aldığımız eğitim, algılarla çarpıtıldığından ona ulaşmak güç. Dünya üzerinde ki canlı sayısı kadar gerçek var. Buna rağmen başkaları hakkında gerçeği bildiğimizden emin bir biçimde bu varsayımdan aldığımız inanç ve güçle doğru olmadıkları halde ki ( çoğu zaman doğru değiller) hareket eder ve tepki veririz.


Sonuç kafamızda oluşturduğumuz her şey Gerçek inancımızdır. Zamanınızın ne kadarını varsayarak geçirdiğinizi bir düşünün, ne kadar cesaretle anlamaya çalışıp gerçeği muhatabından yargılamadan anlamaya çalışarak dinliyoruz?


Bir kaç örnek;


Yaşanan: Uzun yola çıktınız arkanızdan jet hızıyla sellektör yaparak gelen bir aracın geldiğini gördünüz,


Varsayımımız: Eğer o gün gerginseniz öfkelenir , sizi bilerek sıkıştırdığını, egosunu ortaya döktüğünü düşünür yol vermek istemezsiniz

Ya da yol verir arkasından...........şuna bak........herif kendini ne sanıyor diyebilirsiniz?


Gerçekte yaşanan: Canı çok sıkkın çünkü yetişmeye çalıştığı bir yer var.


Yaşanan: Bu sabah yöneticiniz size Günaydın demedi.


Varsayımımız: Neden size bu şekilde davrandı ki, bana surat astı, kesin ardından bişey çıkacak, ya da kendini ne sanıyor, insan bi günaydın der.


Gerçekte yaşanan: Dün gece o kadar kötüydü ki sabah zor uyandı, yöneticilerin olduğu bir toplantıda hazırlaması gereken raporu hazırlamadığı için sabahdan beri nasıl yapacağını düşünüp duruyor.


Yaşanan: Otobüste genç bir kız oturuyor ,yanında yaşça büyük biri ayakta duruyor ve yer vermiyor.


Varsayımımız: Şu gençliğe bak ayıp, yanıbaşında olan yaşlıya yer vermiyor?


Gerçekte yaşanan: Genç kız bel sorunu olduğu için ayakta duramıyor.



Daha bir sürü bu tarz örnekler verebiliriz... Her akşam düşünün şöyle bir gününüzü değerlendirin varsayımlarla dolu olduğunu farkedeceksiniz.


Varsayımlar , senaryolarımız güçlü toksik etkilere sahip dostlar. Tavırlarınız, tutum ve davranışlarınızı öyle güçlü etkiler ki; bu durum karşısında çeşitli niyetler oluşturursunuz.


Koşulsuz sevgi yatırımları yaparak senaryoyu yazmak nasıl olurdu? Başkalarının senaryolarını yazarken ,çevremizdeki kişilerin fikirleri, algıları, paradigmalarıyla yazarız.

'Başkalarına aydınlık ve çarpıtılmamış görüntülerini yansıtmayı seçebiliriz 'der Covey. Bende Buna yürekten inananlardanım.


Koçluk seanslarımda ve genel hayatta karşılaştığım ve deneyimlediğim bu duruma yönelik size alan açacak bir çözüm önerim var;


Başkalarına olumlu senaryolar yazmak, onlara inanarak , onları dinleyerek ve empati göstererek onlarında bu şekilde davranmalarına olanak sağlayabilirsiniz. Proaktif olmaları için onları teşvik etmek...

Bu kolay değil elbette kapıyı size kapatan bir kişiye ulaşmanız mümkün olmasada şuna inanın siz düşünceden ibaretsiniz. Olumlu düşünce elbet muhatabına ulaşır.


Bu durum sizin o kişinin gerçek doğasına ve potansiyeline ulaşmanızı sağlar, size o şekilde karşılık vermeye başlar. Ne düşünürseniz o olur. Kendi kendini tekrarlayan kehanete örnek bir hikaye ile bitirmek istiyorum.

Düşüncenin gücü öyle önemlidir ki. Varsaydığınız her şey gerçeğe dönüşür. Bu nedenle gerçeği aramak ve proaktif gerçekler peşinde yol almak size daima pozitif katkı sunar.


Gerçek Hikaye şöyle;

İngiltere de kaza ile yanlış programlanan bir bilgisayar, akademik açıdan bir sınıfta ki zeki çocuklara Aptal etiketi, diğer sınıfta ki sözde Aptal çocuklara da Zeki etiketini basan bir bilgisayar raporu.

Yılın başında öğretmenlerin, öğrencileri hakkında ki paradigmalarını yaratan birincil kıstas olur. Yönetim 5,5 ay sonra hata olduğunu anlar. Kimseye bir şey söylemeden , çocukları yeniden sınava tabi tutmaya karar verirler.


Ve sonuçlar şaşırtıcı olur.


Zeki çocukların IQ testi puanında ki düşüş dikkat çekici bir şekilde ortaya çıkmış. Zihinsel açıdan sınırlı, Öğretmenler tarafından çıkan sonuçların çıktısı olarak gösterdikleri tutum, İş birliğine yanaşmayan ve eğitilmesi güç çocuklar olarak görülmelerinden kaynaklı, çocuklara o şekilde davranılmış. Anlayacağınız, öğretmenlerin paradigmaları kendi kendilerini doğrulayan kehanete dönüşmüş.


Sözde aptal çocukların puanı ise yükselmiş. Öğretmenler onlara zeki öğrenciler gibi davranmış, enerjileri, umutları, iyimserlikleri, heyecanları bu çocuklara yüksek bireysel beklentilerle değer duygusunu yansıtmış.


Bu öğretmenlere, yarı yılın ilk birkaç haftasında durumun nasıl olduğu sorulduğunda,

'Her nedense yöntemlerimiz işe yaramadı, bu nedenle, hepsini değiştirmek zorunda kaldık .' diye yanıtlamışlar. Eldeki bilgi çocukların zeki olduklarını gösteriyor işler yolunda gitmeyince, hatanın eğitim yöntemlerinde olduğuna karar vermişler ve bu yöntemler üzerinde çalışmışlar. Proaktif olmuşlar ve etki alanlarının içinde çaba harcamışlar.


Gerçek görüldüğünde öğrencilerin görünüşte ki yeteneksizliği, aslında öğretmenin esneksizliğinden kaynaklanıyor. Bu hikaye gerçek bir hikaye ve hepimizin hayatında bu gerçek hikayelerden sürüsüyle örnek var.


Başkalarına kendileri hakkında ne yansıtırsanız, bu yansıtma onların yaşamını nasıl etkiler? Başkalarının duygusal kumbaralarına yapabileceğimiz yatırım o kadar çoktur ki; insanları görülmeyen potansiyelleri açısından ne kadar iyi görebilirsek, ailemize, iş ve özel hayatta bulunan arkadaşlarımıza, çocuklarımıza karşı hayal gücümüzü, senaryolarımızı o kadar iyi kullanabiliriz.


Onlara etiket yapıştırmayı reddedebiliriz, Onlarla her bir araya geldiğimizde düşünsel olarak onları yepyeni bir biçimde görebiliriz. Tatmin edici, zenginleştiren, üretken ilişkiler kurabilecek bağımsız ve başarılı insanlar olmalarına yardım edebiliriz.


Goethe'nin güzel bir sözü var. Derki; Bir insana olduğu gibi davranırsanız, olduğu gibi kalır.

Bir insana olabileceği olması gerektiği gibi davranırsanız olması gerektiği gibi olur.



Varsayımlarınızın gerçeğiniz olmadığı, proaktif bakış açısıyla gerçeği aradığımız harika bir yıl olsun..


Sevgilerimle


Coach Özerel
















23 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page